Yazılar

Kitapların Fısıldadığı Sır

Kitapların Fısıldadığı Sır

Bir şiir oku ve kendine gel! Şiirin şifası, kitabın diliyle kendini bul. Şimdi diyeceksiniz ki, “Kendini bulmaya takılıp kaldın!” Nereye takılayım, bilemedim ki ben! Kendini bulan, âlemi de keşfeder ve bulur inancındayım. Peki, illa bir şeyleri keşfetmek zorunda mıyız? Ben bu soruya da evet derim. Hayat o kadar zengin ki, bu konuda zaman ve ömür yetmez. Belki o zaman gereksiz işlerle uğraşmaya vaktimiz kalmaz. Neydi, hani fındığın kabuğu, incirin çekirdeği mevzusu vardı ya? Hah, tam da ondan işte! Kafanızı kaldırmayınız, işlerinize odaklanınız bir zahmet. İşinizin içeriğini genişletiniz, yeni içerikler bulunuz ve okuyunuz efendiler, okuyunuz! İlk zamanlarda yorulabilirsiniz belki, ama kitap kokusu sizi büyülemeye başlayınca tam bir bağımlılık haline dönüşecek, garanti veririm. En güzel bağımlılık bence. Düşünsenize: Hem kimseye zarar vermiyor, menfi fikirler ve işlerle meşgul olmuyorsunuz, hem de geçmişteki insanlarla sohbet ediyorsunuz. Belki bazılarında kendinizi buluyor, sonra kitabın sokaklarında kayboluyorsunuz. O anda, “Bulunmak isteyen de kim?” diyebilirsiniz, demelisiniz, deyiniz! Sonra bir şiir kitabı alın elinize, bakın dünyayı, duyguları nasıl kısa ve öz anlatıyorlar; duyguların teline vura vura. Sözcüklerin valsine tanık olun, biraz daha düşünün, kalbinize nasıl tat verdiğini göreceksiniz. “Amannn, sende! Bu kadar sıradan mı hayat?” dediğinizi duyar gibiyim. Ama bence bu, henüz kitaplarla tanışmamış olmanızdan kaynaklanıyor. Yoksa kitaplar üzülecek diye böyle konuşmazdınız. Ahh, bir ses geliyor kitaplığımdan: “Heyy, baksana, nerelerdesin? Bizi izlerdin, arada içimizi açıp birkaç cümleyle selam verip gönlümüzü hoş ederdin. Yetti bu yoğunluk, arkadaşlarımız kırıldı sana! Sabırsızlıkla seninle sohbet edeceğimiz zamanları bekliyorlar.” Şaşırmayın, ben kitaplarımla konuşurum, onlar da benimle konuşur. Arada espiri bile yaparlar: “Ağzını kapa okurken, şimdi harfler boğazına kaçacak!” derler. Anlarım ki okuduklarımdan yine dimağım tutulmuştur, hayretim şaşmıştır, engel olamam yüz ifademe. Onlar da tebessüm ederler: “Bekle bak, daha neler okuyacaksın, aç içimizi, oku bizi!” diye fısır fısır konuşurlar. Yok mu bu muzip kitaplar! Hem yaşamı anlatırlar, arada tokat gibi gerçekleri yüzümüze çarparlar. Bazen şakalarıyla kahkahaya boğarlar, sonra bir sözcükle aşkı tanıtıp sevginin dibine vurdururlar. Bu kitaplar, ah bu kitaplar! Sessiz sessiz işlerini hallederler; hem gözünü açar, hem kalbinin pasını silerler. Siz nasıl yaklaşırsanız, öyle cevap alırsınız. Neyi okumak istiyorsanız, ona ulaşırsınız. Biz harfler diyoruz, okuyanlar manada buluşsun diye yan yana inci tanesi gibi diziyoruz. Çoğusu bizden habersiz dizilmiş bile. Bize de çözüp okumak kalmış; ne güzel, güzelliklere ortak olmak! Ne mutlu yazabilene, okuyabilene, okuduğunu anlayabilene, okumanın ehemmiyetinin farkına varabilene, kitapları sevene, sevdirene, “oku” emrinin hakkını verene… Bu kadar çaba, kitapların içine girmek için; bir girince, kaybolmak için. Boş işlerin peşi kalabalık olur, o yüzden kitaplıkların önü boş; çünkü hepsi içinde kayboluyor. Yolu da, yolcuyu da, eşlik edeni de seveceksin. Yol, harflerden duygulara ve ritimlere, sonra bütünden kitaba ulaşmaya gider. Boş verin, gelin kitaplarda kaybolmaya, bizi bekleyen sayfalara selam vermeye! Gönül heybenizin cebi büyük olsun, çünkü dolacak ve taşacak. Sorgusuz sığınacağınız en güvenli liman olarak sizi karşılayacaklardır. Bize kalan, dans eden harflere ve manaya eşlik etmek.Kitaplar, birer dost, birer yoldaş. Her biri başka bir âlemin kapısını aralar. Bazen bir romanın kahramanıyla dertleşir, bazen bir şiirin dizesinde kendinizi bulursunuz. Mesela, bir Attilâ İlhan şiiriyle denize bakar, dalgaların sesinde kaybolursunuz. Yahut bir Kafka öyküsünde kendinizi sorgular, bir Dostoyevski romanında insanlığın derinliklerine dalarsınız. Kitaplar, sadece sayfalar değil, birer yaşam rehberidir. Onlar, kalbinize dokunur, aklınızı uyandırır, ruhunuzu besler. Her bir sayfa, yeni bir başlangıç, her bir kelime, bir keşiftir. Okumak, bir nevi kendini inşa etmektir. Her kitap, bir tuğla; her okuma, bir adım. Bu yolda ilerledikçe, kendinizi ve dünyayı daha iyi anlarsınız. Kitaplar, sizi yargılamaz, sizi olduğunuz gibi kabul eder ve size kendinizi yeniden tanıtma fırsatı verir. O yüzden, bir kitap alın elinize, bir sayfa çevirin, bir dize okuyun. Göreceksiniz, hayatınız nasıl da zenginleşecek. Kitapların fısıldadığı sırları duymak için kulak verin; çünkü o sırlar, sizi siz yapan hazinelerdir.

“Bir kitap, içimizdeki donmuş denizi kırmak için bir balta olmalı.”
– Franz Kafka

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir